Hakan Karsak, Kanal D’nin iddialı yeni dizisi “Veda Mektubu”nda Nevzat olarak izleyici karşısına çıkıyor. Dizideki en tehlikeli ve karanlık karakteri canlandıran ünlü oyuncu “Nevzat, pimi çekilmemiş bomba gibi. Ondaki karanlığın henüz en aydınlık kalan yönünü gördük, bakalım ilerleyen bölümlerde daha neler göreceğiz” diyor.
Öncelikle yeni projeniz hayırlı uğurlu olsun, sizi şimdi de “Veda Mektubu”nda izliyoruz, neler söylemek istersiniz?
– Her yeni projenin ayrı bir heyecanı var. Keyifli ve huzurlu bir set. Birbirinden kıymetli oyuncu kadrosu… Daha yolun çok başı, umarım uzun soluklu olur.
Nevzat dizinin en tehlikeli ve en karanlık karakteri… Siz nasıl yorumlarsınız Nevzat’ı…
– Nevzat, pimi çekilmemiş bomba gibi. Ondaki karanlığın henüz en aydınlık kalan yönünü gördük, bakalım ilerleyen bölümlerde daha neler göreceğiz.
BENİ ZORLAYACAK HER ROLÜ ÇOK SEVİYORUM
Hep çok izlenen dizilerde çok konuşulan karakterleri canlandırdınız. Bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?
– Beni zorlayacak her rolü çok seviyorum. Elbette her oyuncu oynadığı role bir şey katarak çizer yol haritasını. Sanırım ben de doğru rota oluşturuyorum. Çalışkan bir oyuncuyumdur… Ve evet… En iyisini yapmak, oynamak için çok çalışırım. Ama unutmamak gerek, her iyi şeyin arkasında koca bir ekip başarısı yatar.
Daha uç ve zor roller seçme sebebiniz kendinizi sınamak için mi?
– Kendimi sınadığımı düşünmüyorum. Zoru sevdiğim doğru. O da sanırım işime olan saygım ve duyduğum büyük sevdadan. ‘En iyisi yoktur, daha iyisi vardır’ derdi hocam. Sanırım bu söz kulağımdan hiç gitmiyor…
KIZIMLA BERABER BENİ GÜNCELLİYORUZ
Sizi yer aldığınız projeler dışında özel hayatınız ile pek görmüyoruz, dışarı da nasıl bir Hakan Karsak var?
– Çok magazinel biri değilim doğru. Gayet sakin, kendi halinde, ev ve aile düşkünü bir Hakan var galiba. Sosyal biriyimdir aslında. Üretmeyi çok seviyorum ve boş zamanlarımın çoğunu buna ayırıyorum. Bu bana daha eğlenceli geliyor. Ve tabii ki Kızım Jinda Deniz… O benden daha sosyal. Benim sosyalleşme anlayışım eskimiş. Şimdi onunla beraber beni güncelliyoruz…
Nevzat da bir kız babası… Karakteri çıkartırken babalık üzerine sorgulamalarınız oldu mu?
– Sadece Nevzat nezdinde değil, bir kadının babası olarak her gün kendimi sorguluyor ve eğitiyorum. Hep söylerim, ben kızımı değil aslında kızım beni eğitti. Yeniden sorgulamamı sağladı hem baba olmayı hem erkek olmayı. Sanırım Nevzat ile burada ayrışıyoruz. Hem de çok…
Siz Hakan olarak Nevzat’a ne söylemek isterdiniz?
– Henüz hiçbir şey için geç kalmış sayılmazsın…
SANATIN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ VAR
Yaşadığımız deprem felaketi sebebiyle tüm Türkiye olarak sarsıldık. Siz 1999 Düzce depreminden sonra iki yıl kadar UNICEF’le birlikte bölgede tiyatro eğitmeni olarak görev almışsınız, şimdi de ‘Benim Hikayem’ ile bir yardım kampanyası düzenliyorsunuz… Deprem konusunda hassasiyetiniz özel bir sebebi var mı?
– Sadece deprem konusunda değil, bir yurttaş ve sanatçı olarak birçok konuda hassasiyetlerim var. Çocuklar bunların başında geliyor. “Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığın süre içerisinde çok şey yapabilmektir” demiş Deniz Gezmiş. Ben de elimden ne gelirse, gücüm neye yeterse yapmaya çalışıyorum. Ankara’daki gösteri de bunlardan biri. Ailesini kaybetmenin yanı sıra depremde uzuv kaybı yaşamış çocuklara protez alabilmek için Beysukent Rotary Kulübü’nün organizasyonunda bir gösteri yapacağım tek perdelik. Tüm gelir bu amaçla kullanılacak.
Sanatın iyileştirici gücü var diyebilir miyiz?
– Kesinlikle… Benim için tartışmaya kapalı bir konu sanırım. Sanatın kesinlikle iyileştirici gücü var.
AİLEMLE HEP GURURLANDIM
Yıllarını oyunculuğa vermiş biri olarak geçmişe dönüp bakınca ne görüyorsunuz?
– Çok emek, çok çaba, başarı, başarısızlık, hüzün, mutluluk, kayıp, kazanç… Yaşanması gereken ne varsa… Tebessüm ile bakıyorum ve yıllara teşekkür ediyorum. Artık geleceğe bakıyorum ve daha yaşanacak çok şey var diyorum.
En gurur duyduğunuz şey ve en büyük pişmanlığınız nedir diye sorsam?
– Ailemle hep gururlanmışımdır. En büyük pişmanlığım ise; annemi ve babamı art arda ve çok erken kaybettim. Keşke onlara daha fazla zaman ayırıp daha çok şey yaşasaydım. Maalesef…