Müzikten, stand-up’a, mizahtan güncel konulara kültürün her alanına dokunan ve her anı eğlence dolu dakikalara sahne olan Zorlu PSM’nin sevilen programı “İbrahim Selim ile Bu Gece”nin konuğu bu hafta yayına giren “Pera Palas’ta Gece Yarısı” dizisinde Halit karakterini canlandıran Selahattin Paşalı oldu. Selahattin Paşalı, kişisel alışkanlıklarından eğitim serüvenine, hobilerinden kariyerinde yaşadığı ilginç anılara kadar hayatına dair her şeyi tüm samimiyetiyle paylaştı.
“Yaratıcı tarafta olmak istediğim için kariyerimi şekillendirdim”
Selahattin Paşalı, İbrahim Selim’in “İşletme bölümünü kazandıktan sonra Sanat Yönetimi okumak için Budapeşte’ye gitmişsin. Oyunculuk kariyeri nasıl gelişti?” sorusuna “Basketbol’u bıraktıktan sonra büyük bir depresyona girdim çünkü tüm hayatımı adadığım şey gidince ne yapacağımı bilemedim. Abim de boşluk dönemimde beni yurtdışına yönlendirdi. Bugün bu koltukta oturuyorsam bu Budapeşte’de bulunmam sayesindedir. Orada Nijeryalı bir sınıf arkadaşım, final projesinde sanatın beş dalı ile ilgili bir sunum yapacaktı. Ben de Sufizm üzerine bir sunum yapmıştım ve arkadaşım çalışmamı çok beğenmişti. Arkadaşım ‘Sen bir şeyler yaz ben de seni şair olarak filme alacağım.’ dedi ve ben kendimi kendi yazdığım şeylerin altında yer alan bir video art’ın içerisinde buluverdim. O andan itibaren içime bir şey düşüverdi ve bunu denemek istiyorum dedim. Çünkü orada bir sanat galerisinde, fuarda çalışmıştım ama ‘Bu ben değilim’ diyordum. Yani küratör filan olmayacağım dedim çünkü ressamlarla sanatçılarla çalışıyordum ve ben de ‘Yaratıcı bir tarafta olmak istiyorum’ dedim. Ardından Türkiye’ye döndüm, Bodrum’da da olmak istemedim ve İstanbul’da eğitim alarak kariyer yolculuğum gelişmiş oldu.” Yanıtını verdi.
“Oyunculuk kariyerim Hollywood setinden kovularak başladı”
Selahattin Paşalı, heyecanlı ve neşeli girdiği programın sevilen bölümü “Gözlerimin İçine Bak”ta İbrahim Selim tarafından peş peşe sorulan soruları içtenlikle cevapladı. Selahattin Paşalı, “Budapeşte’de okurken başına gelen en saçma şey neydi?” sorusunu soran İbrahim Selim’e “Birçok şey var ancak önce su içmek isterim çünkü epey uzun. Budapeşte’deyken bir sınıf arkadaşım cast ajansına kayıtlıydı ve bir gün ‘Sen de kayıt yaptır’ dedi. Ben de kaydoldum ve aylar sonra ajanstan aradılar beni. Dediler ki ‘Budapeşte’de “Inferno” adında bir Hollywood filmi çekiliyor, başrolde de Tom Hanks var gelir misin?’. Sabah çok erken saatte uzak bir yere gittim, bir sandviç ve su verdiler ve orada saatlerce bekledim. Yardımcı oyunculuk konusunda hiçbir fikrim yoktu ve acıkınca gerçekten sinirli oluyorum. Domuz eti içeren yiyecekler olduğu için yiyemedim ve üzerimde yalnızca kağıt para olduğu için otomatlardan da yiyecek alamamıştım. Zaman geçtikçe tabii açlıktan daha da sinirim bozulmaya başladı. Tam bu sırada üzerinde güvenlik yazan iri yarı Macarlılar girdi ve sessiz olmamız gerektiğini söylediler. Önümde de Macar bir hanımefendi var, o da ağlamaya başlayınca damarım tuttu ve adamların saygısız tavırlarına kafa tuttum. Sonra yerlerimizi değiştirdiler ve yanıma model bir kızı oturttular. Yani 22-23 yaşlarındayım ve iri adamlardan biri gelip sert bir biçimde arkanı dönmeyeceksin diyince benden bir anda istemsizce ‘or What’ yanıtı çıktı. O andan sonra biri bir kolumdan diğeri bir kolumdan tutup beni üç saniyede filan dışarı attılar. Aslında oyunculuk kariyerim Hollywood setinden kovularak başladı diyebilirim.” şeklindeki anısıyla İbrahim Selim ve stüdyodakileri kahkaha krizine soktu.
“Mükemmelliyetçiliğim beni çok yoruyor”
Selahattin Paşalı, “Takıntılı olduğunu söyledin. Hayatını en çok zorlaştıran takıntın nedir?” sorusunu soran İbrahim Selim’e “Benim bir sürü takıntım var; düzen takıntım var, ayakkabılar düzenli olacak, yastıklar düzenli olacak veya ocak durumuna göre evden bir türlü çıkamamak gibi şeylerim var. Özellikle stresli olduğum zamanlarda ocak ve evden çıkamama durumu çok fazla oluşmaya başlıyor. Hayatımı zorlaştırma konundaysa en zoru sanırım başarı takıntısıdır. Mükemmelliyetçilik yüzünden hırsla başarmak istiyorum. Mesela kötü bir sahne oynadığım zaman çok kötü oluyorum. Ertesi gün yine iyi olmak zorundasın bir şekilde geçiyor ama o başarı takıntısı fazlasıyla yoruyor beni. Çünklü her saniye iyi oynayamazsın. Bazen de ben kötü oynadım sanıyorum ama aslında öyle olmamış oluyor veya iyi oynadım zannettiğimde öyle olmamış da olabiliyor. Genelde emin olmadığım sahnelerim iyi oluyor. Dolayısıyla bu başarı takıntım beni çok yoruyor diyebilirim.” açıklamasıyla İbrahim Selim’e oldukça samimi itiraflarda bulundu.